Kayıt
22 Mayıs 2009
Mesajlar
347
Beğeniler
0
Çoğumuz ingilizceden çeviri dönem ödevi aldık.Zamanında çok aradım ama her tarafta özet olmasına rağmen bir tane bile çeviri bulamadım.Bizzat kendi çevirimdir.Umarım yararlı olur.

FRANKENSTEIN
Bölüm 1-İlk mektup
Sevgili kardeşim Margaret;
Sana gemimden yazıyorum.Uzun bir seyahate çıktık.Kuzeye doğru gidiyoruz.Bu çok zor ve tehlikeli bir yolculuktu ama şu an güvendeyiz.Geminin çevresini buz kaplamıştı.Hava çok soğuktu.Yola devam etmek için havanın düzelmesini bekliyorduk.Sana ilginç bir şey söyleyeceğim.Geçen günlerde denizde bir adam bulduk.Buzların üstünden karşıya geçiyormuş ama köpekleri ölmüş.Adam yalnızdı.Karadan 100 mil açıkta olduğumuz için epey şaşırmıştık.”Nereye gidiyorsunuz” diye sordu.Yabancıydı ama İngilizce konuşuyordu.Ona Kuzey Kutbuna olan yolculuğumuzdan söz ettim.Adam gemiye tırmandı.Yorgunluktan ve soğuktan yarı baygın haldeydi.Oldukça inceydi,fazla konuşmuyor hasta gibiydi.Onu ısınsın diye mutfağa götürdük.Adam tamamen donmuştu.Ona sıcak,kuru elbiseler verdik.Sonra biraz çorba içti ve olduğu yere sızdı.Şuan misafirimiz kendini iyi hissediyor.O çok ilginç bir adam ama çok mutsuz görünüyor.Kuzey Kutbuna bizimle gelmek istedi.Sık sık dışarıya,gökyüzüne bakıyordu.Sanki birini arıyordu.Adamın kim olduğunu bilmiyordum ama korkunç acılar çektiğini görebiliyordum.Gözleri çok kederliydi.Önce ona soru sormayı istemedim.Çok sinirli görünüyordu.Üşümesi geçip,karnı doyunca konuşmaya başladık.Oldukça ilginçti.Adama baktım ve onunla arkadaş olmak istediğimi söyledim.Zeki,çevik birine benziyordu.Ona kısaca kendimden bahsettim.6 yıl önce İngiltere’den yolculuk için ayrıldığımı artık biliyordu.
-Burada Kuzey kutbunu arıyorum ve bulmadan geri dönmeyeceğim.
-Umarım,mutsuz olmak için bir sebebin yok.Ama ben her şeyimi kaybettim ve hayata tekrar başlayamıyorum.(üzgün bir şekilde)
-Benim hikayem tuhaf,acıklı ve korkutucu.Ama insanlar bundan bir şeyler öğreneceklerdir dedi ve bana anlatacağına dahi söz verdi.Ardından yatmaya gitti.
Sana başımdan geçen her şeyi yazmaya karar verdim.Bir şey olduğunda sana yazacağım.Biliyorum tuhaf bir şey bu yaptığım ama çok ilginç olacağını düşünüyorum.Sana tekrar yazacağım.
Sevgili kardeşin Robert Walton

-Adım Victor Frankenstein.İsviçre-Genova’dan geldim.Benim için ülkemdeki ailem en önde gelir.Ben çok küçükken ailem çok uzaklara gitmiş.onların tek çocuğu olarak beni de yanlarında götürmüşler.Ailem çok iyi kalplidir ve beni çok severler.Eski anılarım beni mutlu ediyor…
-5 yaşlarındayken,bir haftalığına İtalya’da Como gölüne gittik.Annem iyi kalpli bir kadındır.Çiftlikte fakir aileleri ziyarete gider.Gittiği fakir bir ailenin 5 çocuğu varmış.4 tane adama benzeyen siyah saçlı oğlan be bir kız.Sarı saçlı,anlaşılması zor bir kız.Çiftçinin karısı annemle çocuğun geçmişi hakkında konuştu.Kızın adı Elizabeth Lavenza.Milan’da zengin bir adamın kızı.Annesi doğduğunda ölmüş.Babası da ztn o doğmadan ölmüş.Kötü bar hükümetle yönetilen ülkesinde özgürlüğü aramış.Her şeyini kaybetmiş.Evini,parasını.Kız dayanamayıp ailesinden kaçmış
Benim annem başka çocuğu olmasını çok isterdi özelikle de kız.Elizabeth’i gördüğü an onu çok sevdi.Onu kendi çocuğu gibi görüyordu.Bu konu hakkında çiftçi ve karısıyla konuştu.Çiftçi ve karısı kızı çok sevdi ama kararsızdılar.Zengin değillerdi.Elizabeth’e güzel bir hayat sağlamak istiyorlardı.Bu yaşamı sağlayabilecekleri hakkında kararsızdılar.
Herkez Elizabeth’i sevdi.Sık sık bir araya gelirdik,benim kardeşim gibiydi.Çok iyi arkadaş olmuştuk ve asla kavga etmezdik.Elizabeth sakin ve mutluydu.Şiir yazmayı severdi.İsviçredeki evin etrafındaki dağları severdi.Bir çok ilgi alanım vardı.Çevremdeki her şeyi keşfetmek isterdim.Dünya bana göre sorularla doluydu.Bu sorulara cevap vermek isterdim.Ailemin bir oğlu vardı.Ernest.Benden 7 yaş küçüktü.Sonra abisi William vardı.Genova’yı artık ziyaret etmiyorduk.Belrive’de bir evimiz vardı,gölün sol kıyısında.Belrive şehre uzak bir yerdeydi ama biz bu sessiz hayatı tercih ettik.Zamanımızın çoğunu evde geçirirdik.Arkadaşlarım vardı.Bunlardan biri de Henry Clerval idi.Geneva da şöförlük yapıyordu.Çok akıllı bir çocuktu ve çok fazla macera kitabı okurdu.
Çocuklar gibi mutluydum.Ailem bize çok iyi davranırdı.Kuralcı değillerdi.Ne yapıp yapmamız gerektiğine kendimiz karar verirdik.Hayat çok eğlenceliydi.
Fakat zihnim sorularla doluydu.Çocuk oyunları oynamayı öğrendim.Bir çok bilim kitabı okudum.Kimyadaki nesneler ve bilgiler bana çok ilgi çekici geliyordu.Gökyüzünü,havanın,dünyanın sırlarına ilgi duyardım.Arkadaşım Henry tarihe,maceralara ve rüyalara çok ilgiliydi.Elizebeth bizi severdi ve çok iyi kalpliydi.Hoş ve sakin evimizin mutluluk ve ışık kaynağıydı.Gülümsemesi,yumuşak sesi ve mükemmel gözleri yaşamımıza mutluluk veriyordu.
Bir gün,15 yaşlarındayken:Belrivedeki evimizde çok şiddetli bir fırtına yaşadık.Dağlardan bize doğru geliyordu.Onu heyecanla izliyordum.Kapıları kapadım.Birden güzel ağacın parladığını gördüm.Evimizden 60 fit uzaktaydı.parlaklığı söndüğünde ağacın sadece kökü kalmıştı.Ağaç tamamen kaybolmuştu.Bu olaydan sonra ışığın gücünü hiçbir zaman unutmadım.Elektriğe çok ilgi duymaya başladım.Doğal şeylere olan ilgim iyice arttı.Fen bilimlerini öğrenmek istedim.Bu yüzden öncesinden daha fazla ve heyecanlı bir şekilde araştırmaya başladım.Ardından beynimde fikirler oluşmaya başladı.Ama bu fikirler hayatıma sadece mutsuzluk getirmişti.
17 yaşıma geldiğimde,ailem beni Ingoldstadt Üniversitesi’ne yollamaya karar verdiler.Ama ayrılmadan önce kötü şeyler olacağını hissetmiştim.Hayatımdaki ilk kötü olay gerçekleşecekti.Elizabeth çok hastaydı ve hayatı tehlikedeydi.Annem onun yanından bir an olsun bile ayrılmıyordu.Geceleri ona bakıyordu.3 gün sonra iyileşti.Hemen ardından annem hastalandı.Öleceğini anlamıştık.Yatağında ölümle burun burunaydı.Benim ve Elizabeth in elini tuttu.
-Çocuklar artık tek umudum sizlersiniz.Sizden evlenmenizi istiyorum.Eğer evlenirseniz evliliğin size mutlu bir gelecek sunacağına inanıyorum.Eminim buna babanda çok sevinirdi.Elizabeth yavrum her şeyim senin.Çocuklarıma iyi bak.Aranızdan ayrıldığım için çok üzgünüm.Bu çok zor ama umarım ki öteki dünyada hep birlikte yaşayacağız.
Annem olmadan ev boş ve soğuktu.Elizabeth çok üzgündü ama aileme ve bana destek oluyordu.Annemin ölümünü unutmaya çalışıyorduk.Elizabeth bizlere çok iyi davranıyordu.Onu çok seviyordum.
Bir gün geldi,okulumdan ayrılmak zorunda kaldım.Henry Clerval bu akşam bizde kalacaktı.Benimle okula gelemiyordu çünkü babası kendi yanında çalışmasını istiyordu.En yakın arkadaşımdan ayrı kalmak çok zordu.Birbirimizden ayrılmak istemiyorduk.Ama bu sabah;
Babam,Henry ve Elizabeth ayrılırken beni gördüler.Onlara yazacağım diye söz verdim.
Ingolstadt Üniversitesine geldiğimde çalışmaya başladım.Fen bilimleri derslerim iyiydi.Zamanımın çoğunu çalışmak için harcıyordum.İlk gün yeni öğretmenim bay Waldman,
-Öğrendiğin hiçbir şeyi unutma!Eğer gerçek bir bilim adamı olmak istiyorsan bütün bilimleri öğrenmen gerekir.Ama ben sana kimya öğretmek istiyorum.Kimya son zamanlarda çok gelişmekte.Zamanımız yettiğince yeni şeyler öğreneceğiz.Çok ilginç şeyler öğreneğiz beraber.
Bay Waldman’ı çok dikkatli bir şekilde dinliyordum.Beni laboratuarına götürdü ve deneylerini gösterdi.Çok heyecanlanmıştım.bana okumam için bir kitap listesi verdi.Günün sonunda çok yorulmuştum ama mutluydum.O günü hiç unutmayacağım çünkü o gün geleceğimi belirleyecekti.
Bölüm2-Frankenstein insan yaratıyor…
İyi bir öğrenci olmuştum.İlk günden itibaren kimya en zevk aldığım ders haline gelmişti.Bay Woldman mükemmel bir hocaydı.Ara sıra üniversitede diğer hocalar la da buluşurdum.Bütün zamanımı laboratuarda deney yaparak harcıyordum.Bazen geceye de kalırdım.Yaldızlar gökyüzünden kaybolana kadar izlerdim.Sabahları çok yorgun bir şekilde kalkıyordum ama mutluydum bu halimden.Dersime gider,çok kitap okur,daha fazla şey anlardım.2. yıl daha sık çalıştım ve Genova’ya hiç gitmedim.Hayatın nereden geldiğini keşfetmek istiyordum.Deneyler yaparak bunu başarabilirdim.İnsan yaratmak istiyordum ama bundan önce ölümü anlamam gerekirdi.İnsan bedenleri üzerinde çalışmalar yaptım.Ölü insanlar üzerinde deneyler yapıyordum.Hayatın ölümle sona ermesi beni çok şaşırtıyordu.İnsan vücüdundaki değişiklikleri gözlemledim.İnsan vücudunun nelerden oluştuğunu öğrendim.Deneylerin sonucu ne olacaktı?
Hayatın sırrını keşfetmiştim.Çok şaşırmıştım ve oldukça mutluydum.İlk olarak nereden başlayacağımı bilmiyordum.Yeni bir insan yaratabilirdim ama bunun için bir insan vücudu gerekiyordu.Bu yüzden hastaneye gittim ve ölü insanlara baktım.İnsan vücudu parçalarını alıp laboratuarıma gittim.1 kaç ay sonrada işe başladım…
Bu çok zor bir işti.Geniş ve uzun boylu bir insan yapmaya karar vermiştim.Geniş vücutta çalışmak daha kolaydı.Evdeki laboratuarımda çalışıyordum.Yaz ayları bitmişti.Havalar çok güzeldi ama ben dışarı çıkmıyordum.Çok meşguldüm ve işimi bırakmak istemiyordum.Bu arada arkadaşlarıma ve aileme mektup yazmayı unutmuşum.Babamın,Elizabeth’in,Henry’nin benim hakkımda endişelendiğini biliyordum.Onlardan mektup alıyordum ama ben onlara cevap yazmıyordum.Deneyime iyice odaklanmıştım.
Sonbahar gelmişti.İşim bitmek üzereydi ama ben kendimi çok kötü hissediyordum.Bir şey yemiyordum ve uyuyamıyordum.Kimseyle konuşmuyordum.Her gece kendimi sinirli ve hasta hissediyordum.Korkuyordum ama duramıyordum.
Soğuk bir Kasım gecesi,yorucu çalışmaların ilk sonucunu gördüm.Adamın vücudunu dikmiştim ama canlı değildi.Saat sabahın 1’i idi,dışarıda yağmur çiseliyordu.Adama aletlerimi kullanarak elektrik şoku verdim.Yani ona hayat veriyordum.Sonra onun sarı gözlerini açtığını gördüm.Nefes alıyordu,kolları ve bacakları titriyordu.
Başardım!!!Vücudu hareket ediyordu.1 yıllık çalışmalarımın sonucunu almıştım.Ona baktım duygularımı nasıl anlatabilirdim ki?Adam çok çirkin ve korkunçtu.Kalın siyah saçları,beyaz dişleri vardı ama derisi sarı ve kuruydu.Gözleri çok soldundu.Tam bir canavara benziyordu.
Deneylerle geçen 2 yılın sonunda çirkin,sefil yaratığa bakıyordum ve korkunun tüm bedenime nüfus edişini hissedebiliyordum.Laboratuarıma koştum ve yatağa uzandım.Yaratığı zihnimden silmeye çalışıyordum.Uyuduğumda kötü bir kabus gördüm.Elizabeth’i görmüştüm.Üniversitede yürüyordu.Onu öptüğümde,ağzı hemencecik soğudu.Bu bir ölüm öpücüğü gibiydi.Korkuyla uyandım.Ayın ışığı pencereden içeriyi biraz aydınlatıyordu.Yaratık yatağımın yanında oturuyordu.bana bakıyordu.Ağzını açmış,değişik sesler çıkartıyordu ama onu anlayamıyordum.Yaratık koluma dokunmaya çalıştı.Hemen ondan kaçtım.Aşağı kata koştum ve evden dışarıya çıktım.Sabahın ilk ışıklarına kadar bekledim.Sonra yavaşça içeriye girdim ve etrafı dinlemeye koyuldum.Onu göremedim.Sinirli ve perişan bir haldeydim.Ama bir yandan da çok üzgündüm.Amacıma ulaşamamıştım ve ümitlerim yıkılmıştı.Saat 6 da yürümek için tekrar dışarıya çıktım.Gökyüzü karanlıktı.Şiddetli bir yağmur vardı.Geriye eve dönmeye korkuyordum.Bu yüzden yürümeye devam ettim.Sonunda bir otele gelmiştim ve dışarıda birkaç dakika bekledim.Sonra Henry Clerval’i gördüm.Ağlayarak sevgili Frank diye boynuma atladı.Onu gördüğüme çok sevinmiştim.Genova’ya daha yeni gelmiştim ve bu benim için bir sürpriz oldu.İlk aylarda kendimi sakin ve mutlu hissediyordum.Arkadaşımla doyasıya hasret giderdim.Onun elini tuttum,artık yalnızlığı ve sefaleti unutmuştum..
Birlikte üniversitede dolaştık.
-Seni gördüğüme çok memnun oldum.Ailemi anlat.Babam,kardeşim,Elizabeth nasıl?
-Çok iyi ve çok mutlular.Fakat onlara yazmadığın için endişeleniyorlar.Henry durdu ve yüzüme baktı bir an..Sevgili Frank diye devam etti.Çok ince ve dolgun görünüyorsun.Hasta gibisin.Geceleri hiç yatmıyor musun?
-Doğru tahmin Henry.Ödevimden dolayı çok yorgunum.Yeterince dinlenemiyorum.Ama umuyorum ki çalışmalarım bittiğinde rahatlayacağım.
Evin kapısına gelmiştik.Canavarı görmek istemiyordum.Ve Henry’nin de onu görmesini istemiyordum.Bu yüzden Henry’e merdivenlerin altında beklemesini söyledim.Odama gittim ve yavaşça kapıyı açtım.İçeriye girdiğimde odada kimse yoktu.
Canavar çoktan kaçmıştır diye düşündüm.Bu iyi şansıma inanamıyordum.Düşmanım burada değildi.
Henry’nin yanına gittim.Onunla odama çıktık ve kahvaltı yaptık.Ama ben masaya oturamıyordum.Çok mutluydum.Çılgınca sandalyenin üstüne zıpladım.Bu arada kahkahalarla gülüyorduk.
Yüksek sesle “Neyin var” diye sordu Henry.Ortada gülünecek bir şey yok ki.Sen hastasın herhalde.
Sorma.Sonra bir an yaratığı gördüğümü sandım.Ellerimle gözlerimi kapadım.Oh! kurtar beni! Diye bağırdım ve duvarı yumrukladım.
Bu bir sinirsel hastalığın başlangıcı olacaktı.Birkaç ay,bana Henry baktı.Hastalığımı aileme söylememişti.Onların endişelenmelerini istemiyordu.
Hastalığım boyunca,yaratıkla konuştum.Henry beni anlayamıyordu.Hayali kişilerle konuştuğumu sanıyordu.Ama ben yine aynı şekilde konuşmaya devam ediyordum.Henry’de bunun bir rüya olmadığını anlamıştı.Hastalığımın çok korkunç bir nedeni vardı.
Yavaşça Henry sayesinde eski düzenime kavuşuyordum.Daha sakin oluyordum.Bir gün, pencereden dışarıya bakıyordum.Yaprakların döküldüğünü fark ettim.bahar gelmişti.Kendimi çok daha iyi hissediyordum.
Sayın Henry.Sana nasıl teşekkür edebilirim?Bana çok iyi davrandın.Buraya üniversiteye gitmek için geldin ama bütün kış boyunca bana hasta bakıcılık yaptın.Çok üzgünüm.
Sorun değil diye yanıtladı.Bana teşekkür etmene gerek yok.Sen iyi olursan ben de daha iyi olacağım.Bu bana yeter.Ama bana bir söz vermeni istiyorum.Lütfen babana ve Elizabeth’e mektup yazmayı ihmal etme.Uzun zamandır sessizsin.Bu yüzden çok endişeleniyorlar.
Tabiki yazacağım diye cevapladım.Onlar benim hayatımdaki en önemli insanlar.Her zaman onları düşünüyorum.
-Herhalde okuyabilecek kadar iyileşmişsindir.Henry bana bir mektup uzattı.Bir kaç gün önce gelmişti.Elizabeth’ten geliyordu.
Çok arkadaşça bir mektuptu.Bana babamı ve kardeşimi anlatıyordu.Tekrar yazacağını söylemişti.Onun mektubunu okuduğumda çok mutlu olmuştum.Ve hiç vakit kaybetmeden bir mektup yazmaya başladım.
2 hafta sonra çoktan evden ayrılmış,üniversiteye dönmüştüm.Ama şimdi bilimle uğraşmak istemiyordum.Her şeyi laboratuarımda bırakmıştım.Kimya deney aletlerini gördüğümde,Birden kay beynime sıçradı.Kimyadan artık nefret ediyordum.
Henry bilimi hiç sevmezdi.Yabancı dil konusunda çalışmak isterdi.Onunla çalışmaktan çok hoşlanırdım ve sınıfımı değiştirmiştim.Bu yerde Henry’den ayrılmak istemiyordum.O çok fazla şey bilmiyordu.Bu yüzden yazı birlikte geçirdik ve sonbaharın sonunda Genova’ya dönmeye karar verdim.Eve gitmek için hazırdım artık.
Kaş gelmişti,etraf karla kaplıydı.Yollar çok kötüydü.Bu yollarda yolculuk imkansızdı bu yüzden ilkbaharın gelmesini beklemek zorundaydım.
Mayıs ayı gelmiş çatmıştı.Dönüş kararımı verdiğim dünde babamdan mektup bekliyordum.Biz beklerken Henry ve ben tatile çıkmıştık.Üniversitenin çevresindeki kırsal bölgede yürüyorduk.Bu çok güzeldi ve kendi başımıza yalnızdık.Henry mükemmel bir yoldaştı.Sağlığım şu an çok daha iyiydi.Mavi gökyüzü ve yeşil çimenler bana güç veriyordu.Üniversiteye döndüğümüzde,kendimizi daha sakin ve mutlu hissediyorduk…
Bölüm 3-William ölüyor
Babamın mektubu beni bayağı bekletmişti.Mektupta korkunç haberler vardı.Küçük kardeşim William ölmüştü.Geçen Çarşamba,Plainpalais’e yürüyüşe gitmiştik.Hava ılık ve rüzgarlıydı.William ve Ernest oyun oynamaya gitmişlerdi.Aniden William’ın kaybolduğunu fark ettik.Onu her yerde aradık.Sonra eve bakmak için döndük ama orda da yoktu.Ernest’i bulduk ama William hala ortalarda yoktu.William öldürülmüştü.Poşette William’ın annesiyle çekilmiş bir fotoğrafı vardı.O fotoğrafta çalınmış.Neden yaptılar ki bunu!!!Victor çok üzgünüm.Lütfen Geneva’ya gel.Elizabeth bütün gün ağlıyor.Ona sadece sen yardım edebilirsin.
Ben mektubu okurken Henry beni izliyordu.Mutluluğum,acıya dönüşmüştü bir anda.Mektubu masanın üzerine fırlattım ve ellerimle yüzümü kapadım.Frankenstein diye bağırdı Henry.Sevgili arkadaşım ne oldu?
Henry mektubu okurken,ayağa kalktım ve odada dolaşmaya başladım.
Henry’e bir an evvel Geneva’ya gitmek zorunda olduğumu söyledim.Gözlerim yaşla dolmuştu.Benimle gelmene gerek yok.Atla gideceğim.
Geneva yolculuğuna yalnız başıma çıktım ve yolculuk sıkıcı ve yalnız geçti.Aklıma bin bir türlü şeyler geliyordu.Geneva’ya 6 yıldır gitmiyordum.Bir çok değişmiştir diye kendi kendime düşündüm.İçimde bir korku vardı ama nedenini bilmiyordum.Geneva kıyısına gelmiştim.Dağlara baktım.Dağları seviyordum ama mutsuzluğumu düzeltemiyordu bu dağlar.Botla yolculuğa devam ettim.Dağlardan gelen ışığı seyrediyordum.Sonra hava kötüleşti.Şiddetli yağmur eşliğinde eve yürüdüm.Manzara çok güzeldi ama korkutucuydu.
Sevgili küçük kardeşim diye düşündüm aklımdan.Bu fırtına senin için mi?Hey dur bir dakika.Birisi ağaca tırmanıyordu.Hayır!Bu yaratıktı evet yanlış görmüyordum.Onu şimdi daha net görebiliyordum.Onu ingolstadta yaratmıştım.Buraya nasıl gelmişti.Çok korkunçtu.Birden aklıma bir şey geldi.Bu yaratık kardeşimin katili olabilir miydi?Orada olduğunu biliyordum.Tekrar tekrar baktım.Onu dağa tırmanırken gördüm.Ve uzaklaştı,uzaklaştı ve en sonunda kayboldu.
Oh!!!Niçin bu canavarı yaratmıştım?Hepsi deneylerimin yüzündendi.2 yıl önceki yağmurlu geceyi hatırladım.Gecenin ışığı ona hayat vermişti.Kendi yarattığım şey kardeşimi öldürdü.Hiç kimse bu kadar büyük bir hata yapmazdı.Madalyonun gerçek yüzünü babama söyleyemedim.Aslında hiç kimseye söyleyemedim.
Ertesi sabah erkenden kalktım.Katili bulmalıyız diye üsteledi Ernest.Hiç kimse onu yakalayamaz.Takip edemezler.Bu imkansız.Ernest dediğimden hiçbir şey anlamamıştı.Polis Justine Morits’i William’ın katili olarak tutuklamıştı.Ernest’e baktım.Justine Elizabeth’e yardım eden küçük bir kızdı.Çok çalışır ara sıra William’a bakardı.Elizabeth ona çok iyi davranırdı.Onu herkes severdi.Annem yatağında acı çekerken ona hemşirelik yapmıştı.
Kimse buna inanmaz!Yalan! diye bağırıyordum.
William’ın resmini onun çantasında bulmuşlardı.Onu William’dan çalmıştı.Kanıtları bu muydu?Olamaz!
Kısa süre içinde Elizabeth ile buluştum.Aradan 6 yıl geçmişti.Ve şimdi öncekinden daha güzel görünüyordu.Beni çok güzel karşıladı ama gözleri dolu doluydu.
Ben Justine’nin suçlu olduğuna inanmıyorum dedi Elizabeth.Umarım bunu kanıtlayabiliriz diye ekledi.
Duruşma yarın olacaktı.Justine’ı biz savunacaktık.Ama gerçek suç hakkında tek bir şey bilmiyorduk.Justine o resmin poşetine nasıl girdiğini bilmiyormuş.Bunu açıklayamadı.Yargıç ona inanmıyordu.Mahkeme onun suçlu olduğuna karar verdi ve ölüm cezasına çarptırdı.
Kendimi çok mutsuz hissediyordum.İki insanın ölümüne sebep olmuştum.Biri canımdan çok sevdiğim kardeşim,ve küçük,tatlı Justine’nin
Aileme karşı çok acı ve ıstırap duyuyordum.Babam,büyük kardeşim ve Elizabeth acı çekiyorlardı.Onlara yardım edemiyordum.Küçük bit mutluluk,tebessüm dahi veremiyordum.Gözyaşlarını sil diye düşündüm içimden.Er geç yaratık geri dönecektir.
Bölüm-4 Frankenstein yaratığı bulur…
Duruşmadan sonra,Belrive’ye geri döndük.Burada kalmayı seviyordum.Bu kıyıyı seviyordum.Sık sık geceleri ailem uyuyana kadar bekler botla göle açılırdım.Bazen gölün ortalarına kadar giderdim.Orası çok sakin ve sessiz bir yerdi ve düşüncelerimle baş başa kalabildiğim bir ortamdı.Ailem hala William için ağlıyordu.Justine ölmüştü ve gerçek katil kaçmıştı.Büyük sırrımı Elizabeth’e söyleyememiştim.Gerçek katil bendim çünkü.
William’a olan yasım yavaş yavaş bitmeye başladı.Her şeyin sorumlusunun kendim olduğunu biliyordum.Gerçek suçlu bendim çünkü o yaratığı ben yaratmıştım.Onu bir an önce bulmak ve yok etmek istiyordum.Justine’nin ölümünden yaklaşık 2 ay sonra evden ayrılıp,dağlara gitme kararı aldım.Chamonix’e gitmek istiyordum.Bildiklerime göre orası çok güzel bir yerdi.Çocukken orayı sık sık ziyarete giderdim.Ata bindim ve yolculuğuma başladım.Ağustos ayının ortalarındayız ve hava çok güzel.Vadiye doğru gidiyordum.Yüksek dağlar bana mutluluk veriyordu.Onların gizemini seviyordum.Doğanın güzelliği korkularımı yeniyordu.
Arve nehrini geçtim ve Chamonix vadisine vardım.Orası çok güzeldi.Dağların tepelerinde karlar vardı ve ağaçların bitişiğinde tek tük küçük evlere rastlıyordum.Akşama kasabaya döndüm.Yorucu bir yolculuğun ardından hemen yatağıma uzanıp yattım.
Ertesi gün dağların tepesine tırmanma kararını aldım.Montanvert yolu çok zor ve tehlikeli bir yoldu.Yağmur yağıyordu ve gökyüzü hafif karanlıktı.Tepe noktasına vardığımda öğlen olmuştu.Bir kayaya oturdum ve aşağılara baktım.Aşağıdaki buzullar çok güzeldi.Sanki buz denizi.Biraz sonra havadaki bulutlar kayboldu ve buzulların üstüne tırmandım.Onlara tırmanmak 2 saatimi aldı.Sonra ayağa kalktım ve Blanc ve Montanvert dağlarına baktım.Güneş bulutların arasından çıkmaya başlamıştı.Buzullar gözümü kamaştırarak parlıyordu güneş ışığında.
Birden buzların üstünde bir adam gördüm.Hemen uzaklaşmıştı ama ama bana doğru hızlı bir şekilde geliyordu.Buzların üstünde uzun adımlar atıyordu.Ve onun kim olduğunun farkına vardım.O yaratıktı.Çok sinirlendim ama aynı zamanda korkuyordum.Onunla savaşmak istiyordum.Onu öldürmek istiyordum.Korkunç yaratık ya kaçarsın yada kalıp ölürsün.Seni yok etmek istiyorum.Ama senin ölmen o masum 2 insanı geri getirmeyecek.
Herkes benden nefret ediyor.Sende benden nefret ediyorsun diye cevapladı yaratık.Ama beni sen yarattın.Bana arşı sorumlusun.Beni sen yarattın şimdi öldürmek istiyorsun.Benim mutsuzluğumu bilmiyorsun.Hayatla nasıl bu kadar kolay oynayabiliyorsun.Lütfen beni dinle,bana yardım et!Ne yapmak istiyoruz?Senden ayrıldıktan sonra mutlu oldum.Bir daha seni göremeyecektim.Seni üzmek ve insanları incitmek istemiyordum.Sen beni kabul etmezsen bende senin bütün arkadaşlarını öldürürüm.
Beni anlayamazsın diye devam etti yaratık.Bu karanlık gökyüzü bana insanlardan daha sıcak davranıyor.Bu dağlar ve soğuk buzlar benim evim.Sen benim katil olduğumu söylüyorsun ama beni sen katil yaptın.İnan bana Frankenstein,İlk baş çok mutlu ve iyi kalpliydim ama insanlar bana karşı çok kötü davranıyorlardı.Kanunlar insanın kendini savunabildiğini söyler.Beni yargılamadan önce lütfen benim öykümü dinle.O zaman suçlu olup olmadığıma karar vereceksin…
Bölüm 5-Yaratığın Öyküsü
Yaratığın söylediklerini duyduğumda,kanımın ona ısındığını hissetmiştim.Evet,onu yaratmıştım.Mutluluklarından ve acılarından ben sorumluydum.Onun öyküsünü dinlemem gerektiği kararını aldım.Buzdan karşıya geçti.Ben onu takip ediyordum.Yağmur tekrar başlamıştı.İçinde ateş olan dağdaki küçük bir kulübeye oturduk.Yaratık konuşmaya başladı.
İlk baş çok yalnızdım ve açtım.Senin evinden üzerime kıyafet aldım ama çok soğuktu.Çok fazla hatırlayamıyorum ama Ingolstad’ın yanındaki ormanı hatırlıyorum.Hemen ordaki yaşama alıştım.Yaprak ve meyvelerle beslendim ve su ihtiyacımı da nehirden karşıladım.Tamamen insan değildim bu yüzden güzel yiyeceklere ihtiyaç duymuyordum.Kim olduğumu bilmiyordum.Bu dünyaya nasıl geldiğimi bilmiyordum.Fakat hayat hakkında bazı şeyler öğrendim.Kuşların ötüşüne bende eşlik ediyordum.Gözlerim siyah-beyaz görüyordu.Bazen bütün gün yiyecek aramaya çıktığım oluyordu.Ateş nasıl yakılır bilmiyordum.Isınamıyordum.Bir gün küçük bir kulübe gördüm.Kapısı açıktı bu yüzden içeri girdim.Yaşlı adam ateşin yanında oturuyordu.Benim sesimi duyduğuma bana doğru kafasını çevirdi ve çığlığı bastı.Sonra dışarıya kaçtı.Vadiye doğru koşmaya başladı.Masanın üstünde biraz peynir,2 ekmek ve süt vardı.Bunlar adamın kahvaltısıydı.Çok açtım ve hemen yemeye koyuldum.Kulübeyi çok sevmiştim çünkü sıcaktı.Çok uykum vardı.Sonra vadide yürümeye devam ettim.Akşam oluyordu.Kasabaya varmıştım.Çok güzel görünüyordu.Evlere ve diğer binalara baktım.Bahçelere sebzeler ekilmişti.Bir çiftlik evine girdim.İçerdeki insanlar bana baktı ve çığlık attılar.Kasabada bir kişi bile mutsuz değildi.Çocuklar koşuşturuyor ama adamlar bana taşlarla saldırıyorlar.Alandan kaçtım.Çok korkmuştum ve mutsuzdum.Bir başka kulübe buldum ve içeriye girdim.İçerisinde ayağa kalkamıyordum ama içeride uyudum.Temiz bir yer bulduğum için mutluydum ve beni kötü havalara karşı koruyordu.Ve beni insanların saldırılarına karşı da koruyordu.Kulübemde kaldım.Burada beni kimse görmedi.İçini temizledim ve duvardaki delikleri taş ve kumla doldurdum.Kulübenin yanında bir su göleti vardı.Su ihtiyacımı oradan karşıladım.Yemek bulmak zorundaydım ama orada da güvendeydim.
Kulübenin yan tarafında küçük bir ev vardı.İnsanların burada nasıl yaşadığını izlerdim.Sonra onların isimlerini öğrendim.Yaşlı adamın ismi Mr de Lacey,onun oğlunun ismi Felix ve kız kardeşi Agahta.Onların seslerini dinliyordum.Yavaş yavaş kullandıkları kelimeleri öğrendim ve dillerini anlamaya başladım.İlk önce kız kardeş,erkek kardeş,ekmek,odun gibi kelimelerin anlamlarını öğrendim.Git gide daha fazla şey anlıyor ve konuşuyordum.Laceys ailesinin yanında sade bir yaşam sürüyordum.Laceyler buraya Fransa’dan gelmiş çok güzel bir aileydi.Ama şimdi fakir hayatı yaşamaktalar.Bahçelerinde sebze,meyve yetiştiriyorlar ama sıklıkla aç oluyorlar.Paraları sadece süt ve ekmek almaya yetiyor.Bu yüzden onlardan yemek çalmıyordum.Ormandaki bulduklarımla idare ediyordum.Agatha tatlı,kibar genç bir kadındı.Onunla arkadaş olmak istiyordum.Onu çok güzel buluyordum.Beni mutlu ediyordu.Her sabah Felix’in ormana gidişini izliyordum.Orada bütün gün kalırdı.Döndüğünde ateş için odun taşırdı.Çok fazla çalışıyordu bu yüzden onlara yardım etmeye karar verdim.Geceleyin ormana gittim ve ateşleri için odun topladım.Kapının önündeki duvara odunları yığdım.Çok memnun oluyorlardı.Onlara yardım ediyordum.Felix şimdi ormana çalışmaya gidiyor yada evi tamir ediyordu.Onlara yardım etmek için birçok yolu denedim.Patika yoldaki karları temizliyordum.Felix’in çalışmasını izliyordum ve yaptığı işi gece bitiriyordum.Onlar beni görmüyorlardı bu yüzden kendilerine kimin yardım ettiğini bilmiyorlardı.Fakat hallerinden memnundular.
Lacey ailesini izledim ve onların mutluluklarını,acılarını öğrendim.Onlar mükemmel ve kabir bir aileydi.Mr de Lacey oğlunla yürüyüşe gidiyordu.Agatha sık sık babasını kontrol ediyordu.Yaşamları çok sade ve gösterişsizdi.Suda yüzüme baktığımda onlara mutluluk veremeyeceğimi,onların beni sevemeyeceklerini anlıyordum.Çok çirkin bir yaratıktım.Aile dışarı çıktığında,içeri giriyordum.Kitaplarına bakıyordum ve yavaş yavaş okumayı öğreniyordum.Kitaplar bana akıl veriyordu.Birçok kelimeyi kitaplardan öğrendim.Tarih ve bilim kitaplarından yabancı ülkeleri öğrendim.Daha fazla şey öğreniyordum.Arkadaş istiyordum.Sevgi istiyordum ama insanlardan korkuyordum.Onlar benim acımasız olduğumu düşünüyorlar.Onlara saldırmak istediğimi düşünüyorlar.Bir gün yaşlı Mr de Lacey ile konuşmayı denedim.Gözleri çok kötüydü ve hiç bir şey göremiyordu.Benle konuşacak diye düşünmüştüm.Beni göremedi.Bu yüzden de konuşmadı.Agatha ve Felix’in dışarıya çıkmasını bekledim.Kapıyı çaldım.Kim o? Diye sordu ihtiyar.Üzgünüm diye cevapladım.Yorgun bir ziyaretçiyim.Lütfen ateşin yanında birkaç dakika oturabilir miyim?
İçeri gel dedi ihtiyar.Benimle buraya oturabilirsin ve dinlenirsin.Yalnızım.Hiç arkadaşım yok.Yardıma ihtiyacım var ama insanlarla konuşmaktan korkuyorum.İnsanlarla karşılaştığımda benden uzaklaşıyorlar.Beni korkunç bir yaratık olarak görüyorlar.Ama ben bir suçlu değilim ki.Sana inanıyorum dedi yaşlı adam.Seni sadece kelimelerine duyarak değerlendirebilirim.Sana nasıl yardımcı olabilirim?
Evin girişinden sesler geldi.Felix ve Agatha eve giriyorlardı.Tam zamanıydı.
Oh lütfen beni koru yada sakla diye bağırdım.Benim ailem ve arkadaşlarım yok.Sadece sen.Kibar ve iyi bir insan olduğunu biliyorum.Sana ihtiyacım var.
Kimsin diye bağırdı ihtiyar!
Kapı açıldı.Felix ve Agahta beni babalarıyla birlikte gördü.Yüzlerini bin an tanıyamadım.Yaşlı adama saldırdığımı düşündüler.bana baktıklarında,çığlık attılar.Felix beni babasının yanından çekti.Eline bir sopa aldı ve bana kuvvetlice vurdu.Büyük bir acı hissettim.Hemen oradan uzaklaştım be kulübeme geri döndüm.
Bölüm 6 Yaratık kadın istiyor.
Oh! Ben neden yaşıyorum.Kendi başıma ağlıyorum.Beni yaratan kişiden nefret ediyorum.Kendimi öldürmekte istemiyorum.Dünyadaki insanlara çok kızgınım ve onlardan intikam almak istiyorum.
Gece olduğunda,ormanın içine daldım.Saklanmıyordum.Yavaşça içimden ağlıyordum.Vahşi hayvanlar gibi ağaçlara tırmandım ve ormanda gezindim.Çok korkunç bir geceydi.Yıldızlar gökyüzünde parlıyordu ama ağaçlar son derece sakin.Kıpırdamıyorlar.Hava soğuk ve acımasız.Şu an herkes ya uyuyordur yada mutludur.Ama ben değildim.Bilmem neden korkuyordum ve insanlardan nefret ediyordum.
Kısa bir süre içinde yoruldum.Çimlere uzandım ve ağladım.Dünyada iyi kalpli hiçbir insanın olmadığını düşündüm.Herkes benim düşmanımdı.İnsanları görmek istemiyordum.Öte yandan yaratıcımdan da nefret ediyordum.Savaş zamanı gelmişti artık.Güneş tepede yükseldi.Bir kaç adam sesi duydum.Geriye kulübeme dönemezdim.Bu yüzden ağaçların arasına gizlendim.Bütün günümü düşünerek harcadım.Ne yapmalıyım?-Nereye gitmeyelim?
Ilık ve temiz havada kendimi sakin hissediyordum.Uykum gelmişti.Ama kötü rüyalar görüyordum.Kalktığımda gece olmuştu.Acıkmıştım.Biraz et buldum ve yedim.Sonra kulübeme gittim ve sessiz şekilde orada bekledim.Sabah olduğunda ,Lacey ailesi yoktu.Evlerinin içi karanlık ve sessizdi.Kısa bir süre sonra Felix patikadan iki adamla birlikte geliyordu.”Bu imkansız” diye seslendi.Burada bir daha yaşamalıyız.Babamın hayatı tehlikede.kardeşim gördüklerinden çok etkilendi ve bir daha da unutamayacak gibi.Buradan ayrılmalıyız.Bir kaç dakikalığına içeri girdiler.Sonra çıktılar.O günden sonra Lacey ailesinden hiç kimse göremedim.
Kulübemde günün sonuna kadar kaldım.Çok üzgün ve kızgındım ve intikam almak istiyordum.Arkadaşlarım,Lacey ailesi, gitmişlerdi.Ama hiçbir şey yapamıyordum.Ben bu dünyaya ait değilim.Ölümü düşünmeye başlamıştım.İyi kalpli arkadaşlarımın yüzlerini hatırlıyor ve kendimi sakinleştiriyordum.Sonra öfkem tekrar geri geldi.Tek başıma idim. ve onlardan intikam alamıyordum.Sonra evlerini yıkmaya karar verdim.Gecenin gelmesini bekledim.Kuvvetli bir rüzgar vardı ve bulutlar gökyüzünden kaybolmuştu.Bir odun parçası buldum evin etrafında çılgınca dans etmeye başladım.Ve odunla duvarlara vurmaya başladım.Ve evi yaktım.Ardından ev yanmaya başladı.Turuncu ve kırmızı alevlerle Laceylerin evinin yok oluşunu izledim.Sonra da oradan uzaklaştım
Sonra seni bulmaya karar verdim Frankenstein.Beni sen yaratmıştın.Benden sorumluydun.Laboratuarından ayrıldığımda yanıma birkaç kağıt almıştım.Bunlarda ismin yazılıydı.İsmin Laceylerin konuşmalarında ve kitaplarında geçiyordu.Senin Geneva’da kaldığının haberini aldım.İlk önce güneşi takip ettim.Çünkü haritam yoktu.Seni arıyordum çünkü bana yardım etmeni istiyordum.Bana duygu ve hislerle dolu bir kalp verdin.Sonra acımasız sözcüklerle bana hakaret ettin.Beni çirkin bir yaratık olarak yarattın.Bu yüzden de insanlar benden nefret ediyorlar ve korkuyorlar.Ayrıldığımda soğuk bir aralık günüydü.Güneş yoktu.Karla karışık yağmur yağıyordu.Nehir donmuştu.Dünya çok ağır ve acımasızdı.Sadece geceleri yola çıkıyordum.Kimseyle karşılaşmak istemiyordum.Çok acı çekiyordum.kalbim acılarla ve ıstıraplarla dolmuştu.Benim aklımda sadece İNTİKAM…
Uzun bir süre sonra,Geneva’ya vardım.Bahar gelmişti ve dünya yeşile boyanmıştı.Öğlen saklanabileceğim yerler buldum.Çok kötüydüm çünkü açtım ve yorgundum.Birinin beni dürtmesine kadar uyudum.Bu ses tarlada oyun oynayan bir çocuğun sesiydi.Aniden aklıma bir fikir geldi.Bu çocuk çok küçüktü.Onun kalbi kötülük ve acı ile dolu olamazdı.Onunla konuşabilirim diye kendi kendime düşündüm.Benden nefret etmezdi çünkü ben çirkindim.Onunla arkadaş olacaktım.Bu dünyada yalnız olmayacaktım artık.Sonra çocuğu çektim.Bana baktığında korkuyla bir çığlık attı.Çocuk sana zarar vermeyeceğim diye seslendim.Dinle beni.Çocuk ağlayarak dur diye bağırdı.Sen bir canavarsın.Beni yemek istiyorsun.Dur yoksa seni babama söylerim.
Çocuk bananı bir daha göremezsin.Benimle gelmek zorundasın.Çirkin canavar uzak dur.Benim babam Frankenstein.O sana dersini verir.
Frankenstein!!!Evet doğru duymuştum.Düşmanımı bulmuştum ve artık intikam alabilirdim.
Çocuk benimle dövüştü ve kaçmaya çalıştı.Ama ellerimle onun boğazından tuttum.Bir kaç dakika sonra ölmüştü.Onun yerde uzanmış olan vücuduna baktım.Ellerim onun boynunda siyah izler bırakmıştı.Kendimi mutlu ve gururlu hissediyordum.
Frankenstein şimdi benim çektiğim acıları anlar diye düşündüm içimden.Sonra çocuğun çantasında bir resim fark ettim.Resimden çok güzel bir bayan vardı.Bu beni kızdırdı.Bu güzel bayan beni sevemezdi.Resmi aldım ve tarladaki kulübeye gittim.Saklanacak bir yerler arıyordum.Kulübede genç bir bayan yatıyordu.Onu izledim.Kalkıp beni görmemeliydi.Sonra aklıma bir fikir geldi.Resmi kadının elbisesine koydum.Onun katil olduğunu düşüneceklerdi.Sonra oradan hızlıca uzaklaştım.
Bu yüzden Frankenstein işte bu yüzden.Benim hikayem bu.Bu dağlara geldim.Seni bulma umuduyla yandım,kavruldum.Bana söz vermeden buradan gidemezsin.Yalnızım.Hayatım acımasızlıklara dolu ve insanlar benimle arkadaş olmuyor.Bu yüzden senden başka bir dişi yaratık yaratmanı istiyorum.Beni seven bir kadın istiyorum senden.
Yaratık konuşmasını bitirdi.Dikkatlice beni süzdü ve benim cevabımı bekledi.Çok şaşırmıştım.Ona ne diyeceğimi bilmiyordum.Ve sonra devam etti.
Bana bir dişi yaratmak zorundasın.Benim kadar korkunç ve çirkin olsun.Onunla ve arkadaşlarımla bir hayat geçireceğim.Senden sadece bunu istiyorum.Yalnız ve mutsuz olmayacağım.Benden sorumlusun ve bunu reddedemezsin.
Reddederim! Diye bağırdım.Yarattığım canavar sana benzemeyecek mi?Ve sayınız ikiye çıkacak.Uzaklaş buradan.Bunu kendin de yapabilirsin.Kesinlikle kabul etmem!
Yanılıyorsun diye cevapladı yaratık.Açıklayacağım.Çok kötüyüm çünkü mutsuzum.Bütün herkesten nefret ediyorum.İnsanlara benzemeyişim onların beni sevmemesine yol açıyor.Eğer kalbimde sevgi besleyemezsem,dünyaya kötülük yayacağım.Düşmanımdan intikam alacağım.Yaratık çok kızgın konuşuyordu.Ama eğer kabul edersen,senin hayatından sonsuza dek çıkarım.Senin olmadığın çok uzak yerlere giderim.
Yiyecek için insanları ve hayvanları öldürmem.Sadece yaprak ve meyvelerle beslenirim.Karım aynen bana benzesin.Ölü yapraklar üzerinde yatalım.Sakin bir şekilde yaşarım ve seni bir daha görmem.
Canavarı dinliyordum.Onu şimdi daha iyi anlıyordum.Bu yüzden artık ondan korkmuyordum ve ona kızgın değildim.Haklı olabilirdi.Yaratık beni derin düşüncelere sürüklemişti.Ben,onu yaratan kişi olarak onun mutluluğu için çabalamam gerekirdi.
Avrupa’ya geri döneceğine dair söz veriyor musun?Bir daha insanlara zarar vermeyeceğine söz veriyor musun?
Evet! Diye bağırdı canavar.Söz veriyorum.Sonra onun teklifini kabul ettim.
Git ve çalış.Seni bekleyeceğim.O hazır olduğunda,onu senden alırım.Sonra canavar buzların ardında gözden kayboldu.
Bölüm 7-Frankenstein İngiltere’de
Chamonix’ten ayrıldım ve Geneva’ya geri döndüm.Çok sinirliydim ve korkuyordum.Yaratıkla konuşmam hiç hoş değildi.Ve şimdi yeni bir yaratık yapmak zorundaydım.Bu ne iğrenç bir sözdü?
Günler geçiyordu.İşe başlamak için yeterince cesaretim yoktu.Yaratığın intikam almasından korkuyordum.Bilimsel deney yapmadan bir kadın yaratamazdım.İngiltere’ye gitmem gerektiğini biliyordum.Bir kaç bilim adamını ziyaret etmem gerekirdi.Deney yapmalıydım ve yeni yaratık için işe başlamalıydım.Sağlığım şimdi daha iyiydi.yaratığa verdiğim sözü unuttuğum zaman mutlu oluyordum.Teknemle gölden geçtim.Güneş ve temiz hava beni ısıtıyordu.Babamın mutlu olmak ile söylediği sözler geldi aklıma.Bir gün bana önemli şeyler söyledi.Sevgili oğlum,sürekli senin Elizabeth ile evlenmeni istedim.Çocuklarınız olana kadar arkadaşlarınız olacak.Birlikte çalışın.Düşünceleriniz birbirinizle uyumlu olsun.Ben sizin mutlu olacağınıza inanıyorum.Onu bir kardeş gibi mi sevmek istiyorsun yoksa onun karın olmasını mı istiyorsun?Söyle bana Frankenstein.Bu genç kızda gönlün var mı?
Sevgili babacığım,kuzenimi çok seviyorum.O sevgi dolu ve benim için çok önemli.Onuna evlenmek istiyorum.Evlilik mutluluk getirir derler bende öyle olmasını istiyorum.Babam memnun oldu.Bu söylediklerin beni çok memnun etti Frankenstein.Evlendiğinde,mutluluk evinin kapısını çalacaktır.Çok gençsin ve yeterince paran var.Şimdi evlenmek istiyor musun?Yoksa önce planların var mı?
Babamı sessizlikle dinledim.Cevap verene kadar bekledim.Şu an Elizabeth ile evlenemezdim.Bu düşünce içime çaresizlik ve sefalet dolduruyordu.İğrenç bir sözü yerine getirmek zorundaydım.Dişi bir canavar yaratmak zorundayım.Ve iki canavar birlikte uzaklaşacaklardı.Elizabeth ve ben mutluluğumuz için onları beklemek zorundaydık.Ve yolculuk yapmak zorundaydım.İngiliz bilim adamlarından bu işi öğrenmek istiyordum.Canavarı babamın evinde yaratmak istemiyordum.Bu yüzden ona çalışmak ve gezmek için gittiğimi söyledim.Geri döndüğümde,Elizabeth ile evlenmek istiyordum.Babam bu seyahatin çok iyi bir fikir olacağını düşünüyordu.Sağlığım iyiydi ama tatile ihtiyacım vardı.Bu yüzden önerimi reddetmedi.Babam ve Elizabeth Henry’nin de benimle gelmesini teklif ettiler.Yol arkadaşımı kabul ettim.Henry çok şaşırtıcıydı ve çoğu zamanımı onla geçirirdim.Ama işime başladığımda yalnız olmak istiyordum.Canavarla konuşurken Henry’nin orda olmasını istiyordum.
Henry ve ben tatil planı yaptık.Yolculuk için hazırlanmaya başladım.Elizabeth üzülüyordu ve benim için kaygılanıyordu.Benim hemen dönmemi istiyordu.Ona hoşça kal dediğimde gözlerinde iki damla yaşı fark ettim.
Strasbourg’a gittim ve orda Henry’i bekledim.2 gün sonra,Henry geldi.Ve ikimiz yola çıktık.O çok mutlu ve şaşkındı.Ama ben düşüncelerimde çok mutsuzdum ve beni bekleyen bir sevdiğim vardı.Canavara beslediğim korkuyu ve yapmam gereken işi düşündüm.Bu işi bitirmeden mutlu olmam imkansızdı.
Rhine nehrini ve güzel köyleri geçtik.Henry yolculuk boyunca bana dağları,gölü gösteriyordu.Her şeyde heyecanlanıyordu.Arkadaşım çok mutluydu ve hayattan çok büyük bir zevk aldığı belliydi.
Hollanda ya Rotterdam’a gittik.Ve İngiltere’ye gitmek için bir gemi tuttuk.Temiz bir Aralık günü,ilk olarak Britanya’nın beyaz sahilini gördüm.London’a gidecektik.Bir çok yer geçtik ve İngiltere’nin tarihini öğrendik.Sonunda bu ünlü şehre varmıştık.London’da birkaç ay kalmaya karar verdik.Burası çok güzel ve ilginç bir yerdi.Henry her şeyi öğrenmek istiyordu.Ben bilim adamlarıyla konuşmak istiyordum.Onları ziyaret etmek istiyordum.Ama aklımda olan tek bir şey vardı.Canavara verdiğim söz.Arkadaşımdan bu sırrımı ve mutsuzluğumun nedenini elverdiğince saklıyordum.Onun benim hakkımda endişelenmesini istemiyordum.Sık Sık onunla dışarı çıkmayı reddediyordum.Ona yorgun olduğumu söylüyordum.Yalnız olmam gerekirdi.Yaratığı yaratmam için gereken eşyaları toplamaya başladım.Yapmayı planladığım işten nefret ediyordum.Vaktimi buna harcamaktan nefret ediyordum ama devam etmeliydim.
London’da birkaç ay sonra İsviçre’ye davet edildik.İkimiz de gitmek istiyorduk ama ben daha çok insanla görüşmek istemiyordum.Bu şehirden ayrılmak istiyordum.Ben dağları,gölleri özlemiştim.Şubat ayındaydık.Haziranın sonunda İngiltere’den ayrılarak İsviçre’ye gitme kararı aldık.Deney aletlerimi ve aletlerimi aldım.İsviçre’de çalışmam için sakin bir yer bulmalıydım.Burada işi bitirmeliydim.Mart ayında London’dan ayrıldık.Windsor ve Oxford’u ziyaret ettik.Bu ünlü eski şehir bizi büyülüyordu.Hüzünlenerek acı geçmişimi hatırladım bir an.Gençliğimde,hiç mutsuz olmazdım.Her şey bana etkileyici gelirdi.Şimdi ise ışığa yönelen bir ağaca benziyorum.Çok değiştim çok…
Az zaman sonra,kuzeye doğru gittik.District gölünü gördük.Çok güzel bir yerdi.Gölü,ağaçları,çiçekleri bizim ülkemize benziyordu.Burada hayatımızı yaşıyoruz ama İsviçre’yi unuttuk diye söylendi Henry.Ama ben sözümü hala hatırlıyordum.Kendimi sinirli hissediyordum çünkü canavar hala bekliyordu.Kadınının hazır olmadığı için bana kızacağını düşünürdüm.Korkarak yaşıyordum.Yaratık ailemin nerede yaşadıklarını biliyordu.Onlara zarar verebilirdi.
İsviçre’den ayrıldığımızda,Edinburgh’u bir haftalığına ziyaret ettik.Arkadaşımız bu şehirde yaşıyordu.O da bizim gelmemizi bekliyormuş.Ama ben gülümsemek istemiyordum,başka insanlarla konuşmak istemiyordum.Ben Henry olmadan devam etmek istiyordum.
-Henry sen yola kendin devam et dostum.Ben yalnız kalmak istiyorum.İnan böylesi daha güzel olacak.
Henry üzülerek kabul etti.Ona sık sık yazacağıma dahi söz verdim.İsviçre’nin kuzeyine gittim.Diğer insanlardan olabildiğince uzaklaşmak istiyordum.Canavarın beni takip ettiği hislerine kapılıyordum.Yaratık hazır olunca,beni bulacak diye düşündüm.Orkneys’de küçük bir ada buldum.Korkunç yaratığı yaratmam için burası tam uygun bir yerdi.Geniş bir kayaya benziyordu ve kulübeler vardı.Hayat burada çok sakindi.Hiç hoş değildi arkadaşlarının yanında olmaması.Adada yiyecek bulmak zorundaydım.Bir kulübede kalıyordum.İki odası vardı.Bir odasını laboratuar olarak kullandım.Sabahları çalışıyordum.Öğlenleri kumsalda dolaşıyordum.Burası soğuk ve ıssız bir yerdi.Bu işimi daha da zorlaştırıyordu.Deney aletlerimi ve dişi yaratığın vücut parçalarını gördükçe midem bulanıyordu ve kalbim sızlıyordu.Ama bir yandan da işi hemen bitirmek istiyordum.Bu ıssız adadan ve bu iğrenç işimden biran evvel uzaklaşmak istiyordum.
Bölüm 8-Başka Cinayet
Akşamları laboratuarımda oturuyordum.Ay ışığı denizde yakamozlar oluştururdu.Çalışmam için yeterince ışık yoktu.Hayatım ve işim hakkımda düşüncelere dalar giderdim.Kardeşimi kendi yarattığım canavar öldürmüştü.Ve şimdi yeni bir canavar yaratıyordum.Kocasından daha mı kötü olacak?,Birlikte Güney Amerika sahil ormanlarına uzaklaşacaklar mı?.Söz vermişti.Ama bu yaratık bunu reddedebilirdi.Onu sevmezse ne olacaktı?Çirkin olduğu için ondan nefret ederse ne olacaktı?Yaşamını devam ettirmek için yakışıklı birini tercih ederse ne olacaktı?Sonra yaratık ne yapacaktı?.Yine üzülecekti.Çocuk sahibi olmak isteyecekler miydi?Canavar ailesini hayal ettim.Dünyaya getirecekleri tehlikelerden kendimi sorumlu hissetmiyordum.Kendi kendime nasıl dişi yaratık yaratacağım diye sordum.Bu fikir son derece iğrenç ve çılgıncaydı.Yapamayacaktım.Eğer yaparsam hayat beni hiçbir zaman bağışlamazdı.Korkuyla irkildim.Yukarıya baktım.Işığın altındaki erkek canavarı gördüm.Korkunç bir şekilde pencerenin karşısında ayakta duruyordu.Evet,o beni takip ediyordu.Ormanda bekliyor,dağlara saklanıyor,ovalarda uyuyordu.Beni izliyordu.Ona yaptığım dişi için buradaydı.Ona baktım.Yüzü kötüydü.Acımasızlık seziyordum gözlerinde.Sözümü düşündüm.Ona benzeyen başka bir yaratık yapamayacağımı biliyordum.Masanın üstündeki vücudu yok ettim.Canavar mutlu geleceğini yok edişimi izliyordu.Korkunç bir çığlıkla pencereden uzaklaştı.Odadan ayrıldım ve kapıyı kilitledim.Yatak odamda düşüncelerimle yalnızdım.Çok korkmuştum.Bir kaç saat geçti.Pencerenin yanında denizi seyrediyordum.Ilık bir geceydi.Ay denizde yakamozlar oluşturuyordu.Bir kaç sandal görüyordum ama her şey sessizdi.Aniden,bir botun kumsala vurduğunu duydum.Birisi kulübemin bahçesinde yürüyordu.Bunun canavar olduğunu biliyordum.Hiç kimse bana yardım edemezdi.Çok korkuyordum.Hareket edemiyordum.Kısa bir süre içinde yaratığın dışarıdaki ayak seslerini duydum.Kapıyı açtı ve içeriye girdi.Başladığın işi yok ettin.Bunu neden yaptın?Sözünü tutmayacak mısın?Seni uzun zamandır bekledim.İsviçre’den seninle ayrıldım.Seni takip ettim.Çok kolay bir yolculuk olduğunu mu düşünüyorsun?Çok yorulmuştum.Açtım ve üşüyordum.Neden ümitlerimi yıktın?
Git buradan!Evet sözümü tutmuyorum.Sana benzeyen hiçbir yaratık yaratmayacağım dedim.Canavar,”Gücümü unutuyorsun.Çok mutsuz olursun.Sana sefalet yaşatırım.Bir daha yaşamak istemezsin.Beni yarattın ama ben senden daha güçlüyüm.Doğru değil miyim?
Sen güçlüsün ama yanlış olduğunu bildiğim şeyleri yapmayacağım.O yaratık olmasa,birlikte kötü şeyler yapamayacaksınız.Sana benzeyen bir yaratık mı olmalı?Oda senin gibi mutsuz olacak.
Yaratık bana kızgın bir şekilde baktı.Her erkek kadın ister.Her hayvanın bile eşi var.Ben neden yalnızım?Dikkatli ol Frankenstein.Bundan sonra bir daha mutlu olamayacaksın.Benim ümitlerimi ve rüyalarımı yok edebilirsin ancak sana olan intikam duygum yeme ve ışık ihtiyacımdan da öte.Bir gün öleceğim ama ilk sen benden özür dileyeceksin.Unutma! Bunu unutma!
Durrrr! Diye bağırdım.Düşüncelerimi değiştiremezsin.Yaratık,”Gideceğim.Ama şunu sakın unutma.Düğün gecende görüşeceğiz.
Her şey yine sessizleşti.Ama hala canavarın söylediklerini kafamda duyuyordum.Çok kızgındım.Onu boğmak,öldürmek istiyordum.Ayağa kalktım.Neden onu takip etmiyorum?İkimizden biri ölene kadar onla dövüşmem gerektiğini düşündüm.Ama o şimdi adada değildi.Onun intikam almasından çok korkuyordum.Şimdi kimi öldürecek diye düşündüm kendi kendime.Ve düğün gecesi görüşeceğiz dediğini hatırladım.Yaratığın planını keşfettim.Beni düğün gecemde öldürecekti.Ve intikamını almış olacaktı.Ölümden korkmuyordum ama Elizabeth’e zarar vermesinden korkuyordum.Onun ölümümden sonraki feryatlarını duymuş gibi oldum.Ağlıyordum.Güçlü olmam gerektiğini biliyordum.Düşmanımın beni yok etmesine izin vermeyecektim.Sabah olmuştu.Güneş yavaş yavaş belirmeye başladı.Ilık bir hava vardı.Kulübemden ayrıldım ve kumsalda yürüdüm.Deniz benim için bir surdu.Beni koruyordu.Sürekli bu kayalarda yaşamak istiyordum.Kendi kendime,”eğer eski dünyama geri dönersem,canavar beni öldürecek yada sevdiklerimi.Ama onu ben yaratmıştım ve bir şeyler yapmam gerekiyordu.Bütün gün kumsalda kaldım.Kıyıya bir sandal vurdu ve bana bir mektup getirdi.Geneva’dan birinden geliyordu.Bunu Henry yazmıştı.Bana Perth’te katılmak istediğini yazmış.Çok sıkılmış ve beni görmek istiyormuş.Sonra London’un güneyine birlikte gidebilirdik.İki gün içinde ayrılmaya karar verdim.İlk baş laboratuarıma dönüp deney aletlerimi almam gerekiyordu.Bu çok iyi bir iş değildi.Nefret ettiğim eşyalara tekrar dokunacaktım.Bu yüzden ertesi gün kapıyı açtım.Deney aletlerimi temizledim ve yanıma aldım.Yaratığın yarısı masada duruyordu.Yaratığı diğer insanların görmesini istemiyordum.Bu yüzden vücut parçalarını bir çantaya koydum.Onu sonra denize atacaktım.Sabahın 3’ünde sandalımı aldım ve birkaç mil açıldım.Hava çok karanlıktı ve çantamı suyun altında taşıyordum.Kimse beni göremezdi.İyice açıldıktan sonra geri dönmemeye karar verdim.Sandala uzandım ve biraz kestirmeye çalıştım.Kaç saat uyuduğumu bilmiyorum.Ama uyandığımda güneş tam tepemdeydi.Kuzeybatıdan rüzgar esiyordu.Adadan epeyce uzaklaşmıştım.Ama deniz üzerinden yolu bilmiyordum.Koca denizde kaybolmuştum.Çok susamıştım.Denizde ölümü hayal ettim.Elizabeth’in mutsuzluğunu düşündüm.Babamım,Henry’nin canavar diye çığlıklarını kulağımda duyar gibi oluyordum.Sandalla birkaç saat daha açıldım.Çok yorgundum ve korkuyordum.Nereye gittiğimi bilmiyordum.Ardından bir kara parçası gördüm ve neredeyse mutluluktan ağladım.Kıyıya geldiğimde,birkaç gemi gördüm.Kumsalın yanında bir kasaba vardı.Yorgun,kirli ve pasaklıydım.Paraya ihtiyacım vardı.Yiyecek içecek almam gerekiyordu.Kıyıya vardım ve küçük sandalımı oraya bırakıp indim.Kalabalık bir kitle beni bekliyordu.Onlarla İngilizce konuştum.”Selam arkadaşlar,Lütfen bana nerde olduğumu söyleyin.Bu kasabanın ismi ne?”
“Çok yakında öğrenirsin” diye sert bir sesle yanıtladı birisi.Ama burayı sevmeyeceksin..Geceleri otelde kalmayacaksın.Söyleyeceklerim bu kadar.
“Neden bu kadar kabasın” diye cevapladım.Bir İrlanda’da suçluları sevmeyiz diye yanıtladı adam.Adamlar başımda toplandı ve beni iyice süzdüler.Kirwin’i öldüren adam olabilir dedi birisi.Kirwin kim diye sordum.Geçen gece ölü olarak bulundu.Seni cinayetten tutuklayacağım…
Bölüm-9 Frankenstein Cezaevinde
Kirwin’in hakimiyle derhal beni görüştürdüler.Kibar,yaşlı bir adamdı.Ama bana çok ciddi bir şekilde bakıyordu.Bana içeriye şahitlerin geleceğini söyledi.Şahide dün gece ne olup bittiğini soruyorlardı.”Sandalımda çocuğumla beraber balık avlıyorduk.Hava çok rüzgarlıydı.Bu yüzden kıyıya dönmek zorunda kaldık.Kumsalda yürürken yerde yatan bir adam gördüm.Ölmüştü.25 yaşlarında yakışıklı bir delikanlıydı.Kavgada öldüğüne dahi hiçbir işaret yoktu.Ama boynunda morluklar vardı.Katil çok güçlü olmalıydı.
Sinirli bir şekilde dinliyordum.Yaratık!!!Oturmak zorundaydım çünkü korkuyla ayağa kalkmıştım.Ardından bir sandal gördük.İçinde bir adam vardı.Kıyıdan uzakta değildi diye söylendi yanımdaki bana bakarak.
Yargıç başka insanlara da olayla ilgili sorular soruyordu.Herkes sandaldaki adam bakıyor.Ama ben bu adada çok zaman kaybediyordum.Kirwin odaya girerek vücudu önüme serdi.O korku anlatılmaz.Sevgili arkadaşım Henry Clerval önümde ölü bir şekilde yatıyordu.Vücuduna çaresizce baktım ve ağladım çaresizce.Sende beni bıraktın kardeşim!Zaten iki insanın ölmesine ben sebep olmuştum.Şimdi sen mi?Hayır inanamıyordum.İki adam beni dışarıya çıkardılar.Bağırıyordum ve ağlıyordum.Hasta oldum.2 ay yatakta ölümle burun burunaydım.Kötü rüyalar görüyordum.Çıldırmışçasına bağırıyordum.İnsanlara yaratıktan nasıl kurtulmam gerektiğini soruyordum.Justine,William ve Henry hepsinin ölümüne ben sebep olmuştum.Canavarın parmaklarını boynumda hissediyordum ara sıra.Çığlık atıyordum.Çok mutsuzdum ve çaresizdim.Ölmeyi diliyordum tanrıdan.Uyandığımda cezaevinde karanlık bir hücrede buluyordum kendimi.Pencerelere ve raflara bakıyordum.Ardından her şeyi hatırladım.Bu bir rüya değildi.Bu gerçek bir kabustu.Hiç bir şey yapamıyordum ve bir yere gidemiyordum.Cezaevinde duruşmamı beklemek zorundaydım.Kirwin beni görmeye geldi.Benle çok ilgileniyordu ve ban ayardım etmek istiyordu.Rahatın nasıl?Senin için yapabileceğim bir şeyler var mı? Diye sorar dururdu.
Teşekkür ederim ama bana dünyada bana yardım edebilecek hiçbir kimse yok.Evinden çok uzakta olduğunu biliyordum.Bu yere geldin ve tutuklu olarak yargılanıyorsun.Arkadaşının cesedini gördüğünde buradaydım.Senin suçlu olmadığına inanıyorum.
Bu bir şeyi değiştirmez.Ölenler bir daha geri gelmiyor.”Hasta olduğunda,kağıtlarına göz gezdirdim.Bir kaç mektup buldum.Birisi babandan geliyordu.Ona yazdım.Seni ziyarete geldi.Birkaç dakika sonra babam odadan içeriye girdi.Seni gördüğümden çok mutluyum dedi ve elimi tuttu.İyi misiniz baba,Elizabeth,Ernest güvende mi?Hepsi çok iyi.Hapishane çok kötü bir yer.Henry’ye çok üzüldüm.
Arkadaşımın ismini duyunca gözlerimden bir iki damla yaş süzüldü.Hastaydım ve bitkin durumdaydım.Ama babam bana bakıyor giderek iyileşiyordum.O benim düşüncelerim yüzünden hasta olduğuma inanıyordu.Ona canavarı söylememiştim.İnsanların bana deli demelerinden korkuyordum ve bunun için susuyordum.Hem de bu hikaye çok korkunçtu.Hapishanede 3 ay kaldım.Sonra duruşma için mahkemeye gittim.Mahkeme de hakim benim söylediklerime inandı.Henry’nin cesedinin bulunduğunda Orkney adasındaydım.Bu suçsuzluğumu kanıtlıyordu.Sonra beni serbest bıraktılar.
BÖLÜM 10-İsviçre’ye dönüş
Babam ve ben İsviçre’deki evimize olan yolculuğumuza başladık.Paris’e vardığımızda,ikimizde çok yorgunduk.Devam etmeden önce dinlenmeye ihtiyacımız vardı.İnsanlarla tanışmak ve konuşmak istemiyordum.Babam bunu anlayamıyordu.Babama
Justine bir katil değildi.Ama o öldü.Onun katili bendim.William,Henry’nin olduğu gibi onlar benim yüzümden ölmüştü dedim.Sevgili oğlum dedi şaşırarak babam.Böyle konuşma lütfen.Kabuslar görüyorsun.Kendini suçlama.
Hayır baba.Ben deli değilim.Bu doğru.Onların bir suçu yoktu.Onlar benim yüzümden öldüler.Babam benim iyi olmadığımı düşünüyordu.Konuşurken konuyu değiştiriyordu.İrlanda ve orda olanlar hakkında hiç konuşmuyordu.Zaman geçiyordu.Artık üşümüyordum.Kendimden nefret ediyordum.Olanlardan dolayı kendimi yiyip bitiriyordum.Ama suçum hakkında konuşmuyordum.Sessiz ve sakin olmaya çalışıyordum.Susuyordum her zaman olduğu gibi.Paris’ten ayrılmadan önce bir mektup aldım.Elizabeth’ten gelmişti.
Sevgili arkadaşım;
Paris’te amcamdan mektubumu aldığına çok sevindim.Şu an benden çok uzakta değilsin.Seni özledim ve görmek istiyorum.Zavallı kuzenim.Çok acılar çektiniz.Senin hakkında çok endişeleniyorum.Eve tamamen dönmeni çok istiyorum.Benim hakkımda endişelenmeni istemiyorum.Ama sana birkaç soru sormak istiyorum.Çocukluğumuz boyunca ailemiz bizim evlenmemizi istediler.Biz çok sıkı arkadaşız.Ama bu senin için yeterli olabilir.Söyle bana Victor!Başka bir kadın var mı?
Yolculuk yaptın ve zamanının çoğunu Ingoldstad’ta harcadın.Seni geçen sene gördüğümde çok mutsuz görünüyordun.Yalnız kalmak istiyordun.Benimle evlenmek istemediğini düşündüm.Annene verdiğin bu söz için pişman mısın?Eğer bu evlilik olmazsa babanın mutsuz olacağını mı düşünüyorsun?Frankenstein,Seninle sevgimiz hakkında konuşmamız gerekiyor.Senin kocam olman gelecekteki en büyük isteklerim arasında.Ama ben sadece kendi mutluluğumu düşünmüyorum.Senin mutluluğunu da düşünüyorum.Eğer mutsuz olacaksan seninle evlenmem.Seçimlerinde özgür olmalısın.Sen mutlu olursan ben de mutlu olurum ve üzülmem.Bu mektup sana acı veriyorsa bana cevap yazma.Amcam bana senin sağlığın hakkında bilgi verecek.Kısa bir süre içinde de kavuşacağız.Yüzünde tebessüm olacağını umut ediyorum.
ELİZABETH LAVENZE

Mektubu okudum.
Sonra yaratığın söylediklerini hatırladım.Senin nikah gecende olacağım!!!Benim hayattaki tem mutluluğumu almak istiyordu.Beni öldürmeyi planlamıştı.Yanılıyor olabilirdim.Ama eğer yaratık kazanırsa,ben ölecektim.O benden çok daha güçlüydü.Ben onu yok edersem,sonsuza kadar özgür olacaktım.Elizabeth’le birlikte sonsuza dek…
Sevgili Elizabeth.Mektubunu tekrar tekrar okudum.Sevgimiz hakkında düşlere daldım.En yakın zamanda evlenmemiz gerektiğine karar verdim.Eğer beklersem,yaratık başka yollardan intikam almaya çalışacaktı diye düşündüm kendi kendime.Elizabeth’e mektup yazdım.
Korkma!Sadece seni seviyorum.Bizim mutlu olmamızı çok istiyorum.Ama benim korkunç bir sırrım var.Bunu sana söylemem gerekli.Bunu duyduğunda,bana korkuyla bakacaksın.Benim sır dolu hikayemi sana evlendiğimizin ertesi günü söyleyeceğim.Bir hafta sonra Geneva’ya döneceğiz.Seninle buluştuğumuzda ağlayacaksın Elizabeth.Hastalığımdan sonra iyice zayıfladım.Sende değişmişsindir.Babam benimle evliliğimiz hakkında konuştu.Bana başka kadını seviyor musun? Diye sordu.Hayır tek Elizabeth diye cevap verdim.Haydi evlilik günümüze karar verelim.Sana tamamiyle kendimi adayacağım.Yaratık aklıma geldiğinde,korkuyordum.İğreniyordum kendimden.Hiç kimseyle konuşmayalı çok uzun zaman olmuştu.Kızgındım..Bana yardım edebilecek tek insan Elizabeth idi.Onun yumuşak sesi beni sakinleştirebilirdi.Ama yaratığın sözleri kulağımdan gitmiyordu.Evlilik gecende olacağım…
BÖLÜM 11-ELİZABETH
Herkez evlilik için hazırdı.Hepimiz mutlu olmaya çalışıyorduk.Akrabalar ve arkadaşlarımız bizi ziyarete gelmişti.Mutluydum ve uzun zamandır ilk defa gülümsüyordum.Evlilikten sonraki tatilimizi bile planlamıştık.Babam benim mutlu olduğumu görüyor ve o da mutlu oluyordu.Ama Elizabeth yanlışım olduğunu biliyordu.ona sırrımı söylemem gerekiyordu.Ama bir yandan da ölümümüzü kendi elimle hazırlıyordum.Gittiğim her yerde yaratığı aradım.Yanımda silahla dolaşıyordum.Ama sevdiğimin yanında olduğum için kendimi güvende hissediyordum.Elizabeth utangaç bakıyordu.Babam bunu tuhaf bulmuyordu.O evliliğe hazırlanan genç bir bayandı.Ama ben onu endişeli buluyordum.Tehlikenin yaklaştığını anlamış olmalıydı.Evlilikten sonra büyük bir parti düzenledik.Elizabeth ve ben herkese hoşça kalın dedik ve tatile çıktık.Çok neşeli bir gündü.Herkes biz ayrılırken gülümsüyordu.Mavi yolculuğumuza başladık.Otelde kalmayı kararlaştırdık.Ertesi gün yolculuğumuza devam edecektik.Hayatımın en mutlu anlarını yaşıyordum.Güneş çok sıcaktı ve güzel bir ülkedeydik.Yüksek dağlar bize tepelerden bakıyorlardı.Elizabeth’in elini tuttum.Üzgünsün sevgilim!Endişelenme.Ben mutsuz değilim.Şu dağlara bak.Şu balıklara bak.Ne kadar güzel bir gün.Bak her şey bizim mutluluğumuzu istiyor.Güneşin batmasını kumsalda izledik.Sular parıldıyordu.Çiçekler gülümsüyordu.Ama bu kumsaldan ayrıldığımızda,yaratığın gelmesi korkum tekrar başladı.Ayrıldığımızda saat 8’di.Kısa bir süre kumsalda yürüdük.Hava karardı.Otele döndük.Gece olduğunda,kafamdaki binlerde korku yine canlandı.Endişeliydim.Onun bir yerlerde olduğunu biliyordum.Beni öldürmek için bekliyordu.Etrafımdan seslere karşı her zaman tetikte idim.Düşmanımla dövüşmeye kararlıydım.
Elizabeth beni izliyordu.Ne oluyor Victor?Neden korkuyorsun?Geceye kadar olan her şey güvenlidir.Fakat gece olduğunda her şey tehlikedir.Beniz bir saat kadar izledi.Ardından sırrımı Elizabeth’e anlatacaktım..Ona yatmasını önerdim.Canavarı dışarıda saklandığı yerde bulmak istiyordum.Elizabeth yatak odasına gitti.Ben aşağı kata indim.Yaratığı her yerde aradım.Ama onu bulamadım.Aniden yüksek sesli bir çığlık duydum.Elizabeth’in odasından geliyordu.Yaratık oraya girmiş olabilirdi.2 saniye sonra tekrar çığlık sesi duydum.Hemen odaya koştum.Oh!onu neden yalnız bıraktım.Neden ona korkunç hikayemi anlatmadım?Elizabeth yatakta uzanıyordu.O ölmüştü!!!!Boynu büktü ve saçları yüzünü kapatıyordu.Evlendiği gün ölmüştü.Anlıyor musun ölmüştü!Ardından gözlerim kapandı.Gözlerimi açtığımda otelin insanları çevremde oturuyordu.Bu gözlerden korkmuştum.Elizabeth’in yattığı odaya doğru koştum.Birisi beni tutmaya çalıştı.Ama durduramadı.Onu gördüm.Uyuyor gibiydi.Elini tuttum.Ama teni çok soğuktu ve soluk görünüyordu.Boynunda yaratığın bıraktığı izi gördüm.Bir kaç dakika öylece kaldım.Pencere açıktı ve ayın ışığı içeriye vuruyordu.Penceren dışarı baktım.Ardından onu gördüm.Dışarda soluk,çirkin ve acımasız yüzüyle yürüyordu.Elizabeth’in ölmüş vücuduna bakarak gülümsedi.Hemen tabancamı aldım ve ona ateş ettim.Defalarca ateş ettim.Kaçmaya başladı.Hızla koştu ve kumsala doğru girdi.Silah sesini duyduklarına kalabalık bir grup odadan içeri girdi.Onlara kumsalı gösterdim.Birlikte yaratığın koştuğu yola doğru takibe koyulduk.Ama o gitmişti.Saatlerce kumsalda onu aradık.Ama hiç bir şey bulamadık.Hiç kimse yaratığı görmemişti.Herkes benim hayal gördüğümü sanıyordu.Ardından ormanı aramaya başladık.Ama üşümüştüm ve hastalanmıştım.Bazı insanlar geri dönüp beni otele taşıdılar.Direndim.Aramak istediğimi söyledim ama dinlemediler.Yatağa yatırdılar.Odamda dışarılara bakıyordum.Çaresizdim.Elimden bir şey gelmiyordu.Çok mutsuzdum çoook….
Kısa bir süre sonra kalktım.Elizabeth’in öldüğü odadan çıktım.Kadınlar yatakta oturmuş ağlıyordu.Bende ağlamaya başladım.William,Justine,Henry,Elizabeth hepsinin ölümünden ben sorumluydum.Aklıma babam ve erkek kardeşim geldi.Onların güvenliği tehlikedeydi.Yaratık onları öldürebilirdi.Bu düşünce içime dalga dalga doldu ve içime korku saldı.En hızlı bir şekilde Geneva’ya gitmeliydim.Geceleyin atla gidemezdim.Kumsaldan yolculuk yapmam gerekiyordu.Hava rüzgarlıydı ve şiddetli yağmur vardı.İki adam sandalda beni bekliyordu.Kendimi çok hasta hissediyordum.Kollarımda güç kalmamıştı.Ellerimle kafamı desteklerdim ve uyumaya ve dinlenmeye çalıştım.Düne kadar Elizabeth ile burada yolculuk yaparken o ölmüştü. Onunla yaşadıklarımızı hatırlıyordum ve gözlerimden engel olunamaz damlalar süzülüyordu.Geleceğe dahi mutluluğumu kendi yarattığım bir canavar silip süpürmüştü.O an kimsenin benim kadar üzülemeyeceğini düşündüm.
Geneva’ya vardım.Babam ve kardeşim Ernest hala yaşıyordu.Onlara Elizabeth’in öldüğünü söylemem gerekirdi.Babam haberleri duydu.Dayanılamaz bir acı saplandı yüreğinin ta derinliklerine.Onu şimdi görebiliyordum.O iyi kalpli ve sevgi dolu babamın haberi aldığı an gözlerindeki ışık sönmüştü.Yaşamı boyunca böyle bir mutsuzluk yaşamamıştı.Yüreği bu acıyı kaldıramıyordu.Birkaç gün sonra kollarımda kaybettim babamı.
BÖLÜM 12-YARATIĞIN SONU
Bana ne oluyor?Babam öldükten sonra,hiçbir şey yapamıyordum.Bazen,rüyamda küçüklüğümü görüyordum.Arkadaşlarımla büyük bir bahçede yürüyoruz.Ardından uyanıyorum ve yalnız olduğumu anlıyorum o an.Küçük ve karanlık bir oda…Hapishane’de kaldığım günleri hayal ediyorum.Burası cezaevine benziyor ama hastaneden öteye gidemiyor.İnsanlar benim deli olduğumu düşünüyorlar.Ama bu küçük ve karanlık odada kaç aydır yalnız yaşadığımı düşünemiyorlar.
Yaratığı düşünüyorum.Şu an o dünyanın bir yerlerinde özgür.Onu bulmak istiyordum.Ondan intikamımı alacaktım.Polise gittim.Onlara karımın katilinin kim olduğunu bildiğimi söyledim.Endişelenmeyin bay Victor!Katili bulmak için elimizden ne geliyorsa yapıyoruz.Onlara bütün bildiklerimi ve korkunç sırrımı anlattım.Beni dinlediler.İlk önce şaşırdılar.Sonra bana olan bakışları korkuya büründü.Onların bana inanmadığını düşündüm.Hikayemi bitirdikten sonra sana yardım etmek istiyoruz dediler.Ama o canavar,bizlerden çok daha güçlü.Onu buzullarda veya dağlarda bulamayız..Bu imkansız!Onlarda nerde olduğunu bilmiyorlardı.
-Evimin yanında yaşadığından eminim.Eğer dağda ise hayvanlarla ararız.Ama gördüğüm kadarıyla siz bana inanmıyorsunuz.Eğer canavarı bulursak,onu yakalayabiliriz.Ama ben onu bulabileceğimizden şüpheliyim.Bu çok zor.Sonra ona yalnız görünmeliyim.Yaratığı bulana kadar durmamalıyım.Eğer onu bulmak için bir ömür gerekiyorsa bile ömrümü buna adayabilirim.Benim düşündüklerimi anlayamıyorsunuz..Bu canavarı ben yarattım.Ve aynı şekilde de ben yok etmeliyim.
Konuşurken yüzüm sinirden kırmızıya dönmüştü.Savcı bana bakıyor.Benim deli olduğumu düşünüyordu.Bu yüzden hemşirelerin çocuklarla konuşmasına benzer bir ses tonuyla konuşuyorlardı.Daha da sinirlendim ve ofisi terk ettim.
Geneva’dan ayrılmaya karar verdim.Mutluyken burası en sevdiğim yerdi.Ama şimdi buradan nefret ediyordum.Yanıma biraz para aldım ve ayrıldım.Canavarı bulmam gerekiyordu.Ailemi öldürmüştü.Yalnızdım.O benim nerde olduğumu biliyordu.Ama ben onu bulamıyordum.Bir gece onun sesini duydum.Dışarda ağaçların arasından geliyordu ses.
Ben çok mutluyum Frankenstein!Sen de yalnızsın.Bu yüzden çok mutluyum…
Sesin geldiği yöne doğru koştum.Ama o karanlıklarda izini kaybettirdi.Aylardır yaratığı takip ediyorum.Avrupa’nın tamamını dolaştım.O benim onu takip ettiğimi biliyor.Ama onu hiçbir zaman yakalayamıyordum.Bazen bana mesaj yolluyordu.Bazen bir taşa sarılı,bazen bir ağaçta.Hepsinde de bu yazıyordu.
Beni takip et!Buzullarda seni bekliyorum.Sen buralarda üşüyebilirsin.Ama ben üşümüyorum çünkü insan değilim.Soğuğu hissetmiyorum.Sen benim düşmanımsın ve sana acı çektirmek istiyorum….
Şimdi kış gelmişti.Ve hava çok soğuktu.Yaratığı buzullara kadar takip ettim.Buzların altında yemek bulmalıydım.Yaratık kuzeye daha da kuzeye gidiyordu.Soğuk ve karlı bu yolculuk çok zorluydu.Köpeklerle yolculuk ediyordum.Hayatımdan nefret ediyordum.Rüyalarımda arkadaşlarımı ve mutluluklarımı gördüğüm için uyumak benim için bir kurtuluş oluyordu.Bir gün,kasabadan ayrıldım.İnsanlar korkunç ve çirkin bir yaratıktan söz ediyorlardı.Tabancayla herkesi korkutuyormuş.Yemekleri çalıyormuş.Bunları duydukça ona olan nefretim daha da artıyordu.Canavar benden tekrar tekrar kaçıyordu.Ama Kuzey Buz Denizindeki yolculuğuma devam etmem gerekiyordu.
Gemini gördüğümde Walton,yardımın dokunur diye soru sormak istedim.Yolculuğum için sandal istiyordum.Düşmanımı bulmam ve yok etmem gerekiyordu.Ama çok yoruldum ve zayıfladım.Ölüyordum ve yola devam edemedim.Ölüm benim için bir başlangıç olacak.Ama yaratık serbest kalacak.Eğer ölürsem Walton,onu arar mısın?İntikam istiyorum.Ben öldükten sonra buraya gelecek.Bu yaratığı öldüreceğine dair bana söz ver.
SON MEKTUP
Sevgili kardeşim Margaret,
Büyük olasılıkla arkadaşımın korkunç hikayesini okumayı bitirmişsindir.Bu benim okuduğum en acıklı,en tuhaf ve en korkunç hikaye.Ama sana sonra ne olduğunu anlatmam lazım.
Bir süre sonra,gemi kalın bir buzulla karşı karşıya geldi.Gemideki adamlarım çok korktu.Frankenstein,yatıyor.O çok hasta…
Adamlarım geri dönmek istiyorlar.Onları tehlikeye atmak istemiyorum.İngiltere’ye geri dönmek zorundayım.Rüyalarım gerçekleşememişti.Ama benim arkadaşlarımın hayatı,Kutup Noktasından daha önemliydi.
Frankenstein;Seninle geri dönmeyeceğim.Burada kalmalıyım ve canavarı bulmalıyım.Ayağa kalkmaya çalıştı ama tekrar yatağa gözlerini kapayarak düştü.Yatağımda uzanıp onu izledim.Uyuduğunu düşündüm.Bir kaç saat sonra uyandı.Gözlerini açarak benle yumuşak bir sesle konuştu.
Öleceğim Walton.İntikam istiyorum.Canavarın yok oluşunu görmek istiyorum.Bu yaratık çok acımasız ve cani.O benim kardeşimi,en iyi arkadaşımı ve karımı öldürdü.Onun diğer insanları da öldürmesinden çok korkuyorum.Onu bul!!!
Hoşçakal Walton.Gözlerini kapadı ve elleri yana düştü.Ortalık sessizleşti.Victor Frankenstein ölmüştü!Saat gece yarısını geçmişti ve her şey sessizdi.Dışarıya çıktım ve soğuk denize şöyle bir baktım.Arkadaşım ölmüştü ve ağlıyordum.Frankenstein’in yanına döndüğümde bir gürültü duydum.Gördüklerime inanamıyordum.Yaratık yatağın yanında oturuyor,Frankenstein’e bakıyordu.Daha önce hiç bu kadar korkunç ve çirkin bir yaratık görmedim.Uzun saçları yüzünü kapatıyordu.Teni eski bir kağıdın sarı yapraklarına benziyordu.Yaratık ağlamaya başladı.Beni affedecek misin?Ama cevap gelmiyordu.Frankenstein ölmüştü.
Yaratık bana baktı.Gözlerimi kapadım çünkü bu yüzü görmek istemiyordum.Ama onunla konuştum.Neden üzgünsün?Frankenstein öldü.Zaten buraya onu öldürmek için gelmemiş miydin?
-Endişelenme!İşleyebileceğim suçların hepsini işledim.Artık kötü şeyler yapmayacağım.Frankenstein acı çekti.Ama bende acılar çektim.Frankenstein beni yarattı.Sonra beni dünyaya içinde sevgi olmayan bir dünyaya yolladı.Beni gören herkes benden nefret ediyordu.Kimse benimle arkadaş olmak istemiyor.Bu yüzden kötü oldum.Frankenstein’in sevdiği herkesi öldürmek istedim.Bu benim intikamım olacaktı.Ve o şimdi öldü.Bende ölmeliyim.Benim için dünyada yapacak şey kalmadı.Geminden derhal ayrılacağım.Soğuk sulara gidip kendimi öldüreceğim.Bu cümlelerle yaratık bana veda ediyordu.Ardından gemiden buz gibi suya atladı.Ve karanlıkta gözden kayboldu.................

MARY SHELLEY
 
Kayıt
10 Nisan 2013
Mesajlar
2
Beğeniler
0
merhaba çeviri için eline sağlık . ama bu hangi kitabın çevirisi. oxford Frankenstein stage 3 'mü. o kitabı alsam uyar mı ?
 
Kayıt
22 Aralık 2010
Mesajlar
7.631
Beğeniler
343
Bu mesaj kadir960 rumuzlu uyeden alinti yapildi
kadir960 demiş ki:
merhaba çeviri için eline sağlık . ama bu hangi kitabın çevirisi. oxford Frankenstein stage 3 'mü. o kitabı alsam uyar mı ?
Zaman makinesi icad olsa da 4 yıl öncesine gidip sorabilsen keşke :D
 
Kayıt
10 Nisan 2013
Mesajlar
2
Beğeniler
0
haklısın hiç görmedim tarihi pfffff :( oxford stage 3 degil ama onu öğrendim :) bana stage 3 lazım hangi kitap olduğu önemsiz .
 
Kayıt
22 Aralık 2010
Mesajlar
7.631
Beğeniler
343
Bu mesaj kadir960 rumuzlu uyeden alinti yapildi
kadir960 demiş ki:
haklısın hiç görmedim tarihi pfffff :( oxford stage 3 degil ama onu öğrendim :) bana stage 3 lazım hangi kitap olduğu önemsiz .
Umarım kısa zamanda bulursunuz :beer:
 
Kayıt
9 Ağustos 2007
Mesajlar
1.878
Beğeniler
22
Şehir
İstanbul
Server
Aspendos
Takımı
Galatasaray
Bu mesaj Collapse rumuzlu uyeden alinti yapildi
Collapse demiş ki:
Bu mesaj kadir960 rumuzlu uyeden alinti yapildi
kadir960 demiş ki:
merhaba çeviri için eline sağlık . ama bu hangi kitabın çevirisi. oxford Frankenstein stage 3 'mü. o kitabı alsam uyar mı ?
Zaman makinesi icad olsa da 4 yıl öncesine gidip sorabilsen keşke :D
makara: :headbang: :curtain:
 
Yukarı Alt